Dünya Mazlumlarının Beklentisi; Çanakkale Ruhuna Sahip Türkiye

 

Tarih toplumların hafızasıdır. Hafızasını kaybeden kişi nasıl kimliğini unutursa, durum devlet ve milletler için de aynıdır. Milletimizin kahramanlık destanı Çanakkale Savaşı’nı zaferle sonuçlandıran ruhu, 95. yıldönümünde yeniden anlamak ve değerlendirmek durumundayız.

 

Tarihin akışına yön veren, dünya ölçeğinde sonuçlar doğuran ve esaret altındaki milletlere bağımsızlık meşalesi olan Çanakkale Zaferi’ni var eden ruh,  milletimiz ve insanlık için büyük bir mirastır. İstiklalin devamını sağlamak kararlılığı yanında istikbalin ufkunu çizme iradesi açısından kilometre taşı olan bu mirasa sahip çıkmak gerek Devlet gerekse millet için milli bir sorumluluktur. Bu sorumluğun gereğini; Türkiye Cumhuriyetini ekonomi, hukuk, insan hakları, kültür ve sanat başta olmak üzere her alanda ilerleterek yerine getirebiliriz.

 

Çanakkale Ruhu, Kurtuluş Savaşı açısından da önsöz, okul ve talimgah olmuştur. Bu milletin yüzbinlerce ferdinin şehitlik mertebesiyle ödüllenmesine de vesile olan Çanakkale Harbi,  esasen Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasına da zemin olmuştur.

 

Bu millet, Çanakkale Savaşındaki acıyı, onuru, milli haysiyeti ve zaferi, kültürünün doğal verileriyle, türküleriyle, ağıtlarıyla, şiirleriyle her dem yaşar hale getirmiştir. Bu zaferin mimarları, yediden yetmişe koca bir milletir. Bu savaşta, lise öğrencileri, üniversite öğrencileri şahadet şerbetini içmiştir. Bağımsızlığına göz dikilmesine tahammül edemeyen o günün gençlerinin ortaya koyduğu bu fedakârlık, bugün sayıları 20 milyonu aşan çocuk ve genç öğrencilerimize örnek olmalıdır. Onlar savaşarak istiklal ve istikbalimizi korudular. Bugünün çocukları ve gençleri ise çalışarak geleceği inşa etmelidir.

 

 Çanakkale Zaferi; bir milletin vatanına ve meşru haklarına yönelik haksız bir saldırının püskürtülmesidir. Tarihin anlatmakta kifayetsiz kaldığı bu mücadele,  şanlı bir vatan müdafaası olmak yanında uluslararası sömürge ortaklığına ve bu ortaklığın var ettiği haksızlığa ve zulme karşı zaferle sonuçlanmış bir isyanın adıdır. Kendisini yok etmeyi amaçlayanlara karşı ölümü göze alacak bir mücadele veren bu millet, “Ezeli ve ebedi düşmanlık olmaz” erdemini sergileyecek kadar da insanidir. Mustafa Kemal’in, evlatlarını bu topraklarda bırakan düşman askerlerinin analarına hitaben söylediği “onlar artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” sözü bu insaniliğin en yalın ifadesidir. Bu sözde Ermeni tasarısına destek vererek görmedikleri ülkeler ve bilmedikleri konular hakkında ahkam kesen, tarihi tarihçilere bırakma erdeminden uzak, çifte standartçı Batılılara ders olsun.

 

Çanakkale savaşında, insanlıktan çıkmış bir şekilde insanımıza ve toprağımıza saldıran düşmanlarına dahi kucak açan bu millet, Çanakkale Savaşı’nda kendisini yalnız bırakmayan devletler ve milletlere de “ahde vefa” ilkesinin taklidi mümkün olmayan örneklerini göstermiştir ve göstermeye devam etmelidir.  Bu inançla, dün Bosna-Hersek’in yanında yer alan ve halen bu kararlı tutumu sürdüren Türkiye, bugün de Filistin’in, Uygur Türklerinin, Iraklının, Afganlının, Pakistan’ın, Karabağ’ın yanında olmalıdır. Bu, insanlığın, ortak değerleri paylaşmanın ve ahde vefanın gereğidir.

 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İkinci Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşmada Türkiye’nin dış politika stratejisini özetlerken “Hattı diplomasi yoktur, sathı diplomasi vardır; satıh ise bütün dünyadır” demişti. Bu söylemin şekillendireceği bir stratejiyle; medeniyet, tarih ve kültür köklerimizden gelen değerlerle bütün insanlığın özellikle de mazlum toplumların yanında yer almalıyız.

 

Dünyada etkin, bölgesinde lider, küresel zeminde aktif ve ekonomisi güçlü bir Türkiye, sadece ülkemiz ve insanlarının değil insanlık ailesinin zalimle muhatap, açlık-sefalet ve yoksulluğa mahkûm fertlerinin beklentisi ve hayalidir. Böyle bir Türkiye; Haiti’deki çocukları depremzede sıfatından kurtarabilir, Afganlı, Iraklı, Filistinli çocukları kör bir kurşuna ve insan ayırmaz bir bombaya kurban gitme riskine son verebilir, kuru bir somunu en büyük hazine görmek zorunda bırakılan Sudan’lı, Somali’li çocukların açlığını bitirebilir. Dünya insanlığının beklediği bu Türkiye resmini, Çanakkale ruhunu yeniden inşa ve ihya ederek çizebilir ve insanlık ailesiyle paylaşabiliriz.

 

Türkiye eksen kayması tartışmalarıyla zaman kaybetmeden kendi içindeki sorunları çözmelidir. Bunun için atılması gereken ilk adım, milleti ve milletin değerlerini önemseyen demokratik bir anayasa yapmaktır. Öyle bir Anayasa ki; Çanakkale Harbi’nde, Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza savaşmış bu milletin tüm unsurlarını kucaklamalıdır.  Tarihçilerin her dem yeniden yazmak zorunda kaldığı bu zaferleri var eden birlik ve beraberliği, bugün tesis edersek, iç  ve dış mihrakların oyununu bozar, senaryoyu yeniden yazarız.

 

Bu duygularla Çanakkale şehitleriyle birlikte, vatanın bir avuç toprağı için bu topraklara düşmüş  aziz şehitlerimizi şükran, minnet ve rahmetle anıyor, şehitlerimize Allah’tan Rahmet diliyoruz.

 

  • PAYLAŞ :